Evde paldır küldür bir hareket, annemin İstanbul ziyaretlerinden birindeyiz yine a dostlar.
Evi temizlemeceler, kendi düzenini kurmacalar, bu çekmeceye bence sadece kırtasiye malzemelerini koy demecelerle başlayan ve süregelen (an itibariyle halen süregelen) zaman zaman kanlı bir süreç.
Gecenin bir vakti "çat!" şeklinde odamdaki tek ışık kaynağım beni terk eyledi. Benim kişisel olarak bununla derdim olmadı ama daha az kontrol mekanizmasına sebebiyet veren bu karanlıktan annem hiç hoşlanmadı ve de gidip yatmasına rağmen inanılmaz huzursuz uyudu.
Aylardır sarılı bir şekilde duran çalışma masam kuruldu; kocaman, rahat, daha göze hitap eden gibi uluslararası anlamda en azından bir masa için pozitif olarak addedilebilecek sıfatlarla hayatıma girdi.
Raflarına da kitaplarımı koydum. Ama kronolojik olarak bakıldığında hepsi neredeyse yepyeniler. Eskiler? Eskiler ne oldu?
Bir kısmı doğduğum şehirde, kolilerin içinde bir evin bodrum katında duruyorlar. Bir kısmı yine o şehirde başka bir evde kolilenmiş halde. Bir kısmı onda, bunda, şunda ve de bundan inanılmaz derecede rahatsız oldum. Çünkü şimdi lambanın ampulü değişti, masa büyüdü ve kitaplarımın yokluğunun ayırdına vardım. Olmayan kitapların yokluğu değil ama, varolup da şu anda erişilemeyen kitapların yokluğu.
Varolup da erişimim dışında olan her şeye buradan sesleniyorum: Lütfen geri gelin, sahip olmak gibi bir derdim yok, sadece burada olun. just be.
ps: yazarken beck çalıyodu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ben de işte yaşadığın şehirlerden birinde kapağı açık bir kolinin içinde duruyorum..
YanıtlaSilhow i wish you were here...
YanıtlaSil