23 Şubat 2010 Salı

Grup lideri olarak Pollyanna


Şöyle bir ortam düşünüyoruz:

Yaklaşık 10-12 kişi, büyük sayılabilecek bir salonda müzik eşliğinde sohbet\muhabbet edip, benim için genellikle lüks tüketim olan "Mojito" yu (Utku, "biz İspanya'da iken" diye tüm gece bir masa dolusu insanın kafasını bi sen bi ben şeklinde hardcore softporn tadında sikmeyi özlemişim, buluşulsun) içip, tam anlamıyla "kafa güzelleme" yaşanıyor. Toplanmanın amacıysa, doktora için Erasmus ile bir ülkeye gidecek olan yakın arkadaşlarımdan birinin okuldan tam burs alabilmesi.

Kafalar güzel, insanlarla ortak paydalarda buluşabilmek rahat. Sonra terapiler, yapılanlar, grup terapileri falan derken birisi blog tuttuğunu, ve de bloğa sadece morali iyiyken girdiğini ve güzel şeyler yazdığını, morali bozuk olduğunda da o bloğu açıp okuyarak kendisine "terapi" uyguladığını söyledi. Bir sürü insan da "aa valla bravo, çok pratik kadınsın şekerim" tepkileri verdi. (Hepimiz reklamdan, futboldan, siyasetten, psikolojiden, ekonomiden anlıyoruz zaten "şekerim")

Birisiyle o an gözgöze geldim, yeni tanıştık sayılır ama o geceden önce tanışmıştık bir kez. (Hafızam çok iyi olduğundan ben çok insanla tekrar tekrar tanışabilirim) Hafiften de az gülümsedik.

Evet, artık biz de sinsiydik!

Pollyanna'nın bloğu mu?

Kafasını sikeyim!

18 Şubat 2010 Perşembe

İkinci ürünün yüzde ellisi bedava

Bu aralar hayatın kendi kafasına nasıl eserse öyle davranageldiği bir dönemdeyim, ki aslında zaten hep öyledir ama onu bir süre kendi başına bırakmam gerektiği kanısına vardım. Kontrol hastası olan biri için zor ama arada sırada da olsa baştan çıkarıcı bir lezzet olabiliyor.

Lezzet mi? Saçmaladım, mazur görün.

Müdahale etme durumumu minimumda tutuyorum yani, belki de kolaya kaçıp günü kurtarmaktır diğer adı, bilemem. Aslında üzerinde durursam bilebilirim, ama o derece müdahalesizliğe ihtiyacım var.

Dün berberimi arayıp "yarım saat sonra orada mısın?" sorusunu yöneltme amacıyla ulaşma çabam nafile olunca, o yarım saati berbere doğru gitmeye kullanarak yerinde olup olmadığını incelemeye koyuldum. (bu cümleyi, gelecek nesillere örnek olması açısından olduğu gibi bırakıyorum) Gittiğimde hastalandığını ve bir süre gelemeyeceğini söylediler. Ben de "Aaa, ne zaman gelicek peki?!" dedim. Geçmiş olsun falan değil yani. Sonra da çok takıldım buna, hala da takılmış durumdayım.

Tahammül sınırım düşük, tepkilerim benden uzak. Yanlış anlaşılma sürecim başladı! Haydi, şimdi M. ile iletişime geçmenin tam zamanı!


4 Şubat 2010 Perşembe

Özet

Ara sıra da olsa,

Böyle zaman geçirmek iyi gelebiliyor.

Hamlamamak lazım en nihayetinde.