14 Haziran 2010 Pazartesi

Trapezist

Bıraktığım gibi bulabileceğim insanları özledim.

Vardı eskiden, olurdu. Mesela çocukken, eğer çok ekstrem şeyler olmamışsa, herkes neredeyse bırakıldığı gibi olurdu. Yaz tatili geçerdi, yazın ne yaptık gibi bir kompozisyon yazardık ve olur giderdi.

Şimdi bırakıldıktan sonra kimse, bırakıldığı gibi olmuyor. En "evden işe-işten eve"\"okuldan eve-evden okula"lar bile aynı olmuyor.

Bırakılmadan bırakılmaya da fark olabiliyor gerçi, o zaman bırakıldığı gibi bulunabilmek falan zaten yalan oluyor. Yukarıdan, fazlasıyla yüksekten bırakılmak mesela, en azından tek parça halinde olamamaya sebebiyet veriyor, bundan eminim.

Trapezistlerin altında (trapezistle yatmıştım-bence hayatımın en inanılmaz derecedeki saçma anektodu olabilir) ağ gibi bir şey olur ya, düşerse "bırakıldığı" gibi olmak için olan o aparat hani. Ondan alabilmeliyiz zaman zaman.

Aslında yalan hikaye. Alamayız, ama arada alıversek? Sirkteki trapezisti izleme sebebi "aha şimdi düşecek" hissi değil mi? Gerçekten insanlar insanlara "bakalım ne zaman düşecek?" hissiyle yaklaşıp, bunu diğerlerine tattırmaya çalışıyorlar mı? Ve sonrasında da -ki sadece "düşecek mi" beklentisi bile yeterlidir aslında düşürmeye\düşmeye- düşülüyor olmasını o kem gözlerine, pudrasız ellerine bakmadan "haha tabii ki bu da düşüyor, sıradaki!" ile perçinleyerek devam ediyorlar mı?

Edebiliyorlar. Müthiş derecede hem de, inanamazsınız.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder