1 Mart 2011 Salı

"Black Swan"


Uzun zamandır bir filmdeki oyunculuktan bu kadar etkilenmemiştim diyebilirim, ki film de fazlasıyla etkileyiciydi.

Ama kendisiyle ilgili olarak zaten merakım birileri tarafından cezbedilmişti. Filmi izleyen 3 kişi film biter bitmez beni arayıp "izlemen lazım" diyerek bende "allaa allaa ya, neden ben acaba, neden ben, kuğu gibi çocuk muyum da haberim mi yok?" gibi sorular yaratmışlardı.

Olayın psikolojisi, örgüsü falan çok iyi. Nina, evdeki baskıcı annesinden dolayı küçük yaşta yaşadığı kimlik bunalımının kişilik bölünmesine ve hatta sonrasında şizofrene varan yani oldurulmaya çalışılan durumundan, kızaran gözleriyle, "goosebumps" derisiyle, omzundan çıkan tüyleri ve en sonunda kanatlarıyla, tüm bu sanrılarla kurtuluyor. Tek kelimeyle ifade etmem gerekirse sanki, "aşk" uygun Nina'nın durumuna. Ya da "tutku" da anlatabilir ama tutku içinde bnulan bir süreç, gerilim gibi. O yüzden filmde de gerilimi çok güzel hissedebiliyoruz mesela. Aşksa tutkuyu zaten içeren daha geniş bir kavram oluyor, içinde elde etme isteği, dahil olma çabası, kendinle çatışmalar gibi ufak hisleri de yaşatıyor.

Hocalarımdan birisi bana bu filmi Nina'nın hırsını görmem için gönderdi, o anlaşıldı ve mesaj alındı. Sektörde kendimi ya da birilerini öldüreceğimden emin olduğu için müşteri tarafında çalışmamı söyleyen bir hocamdır kendisi, umarım yılar sonra "haklıymış" demem bu konuda, diğer dediği her konuda haklı çıkıyor birer birer çünkü.

"It's my turn!" demesi var ya hani! Müthiş!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder