22 Şubat 2011 Salı

Sıkıntı

Geçen ay Susan Miller'a göre (kendisi efsanevi astrolog olur) hayatımın romantizmini yaşayacaktım ki, olmadı. Bu ay da hayatımın business ayı olacaktı ki, bu hafta dev sürpriz olup da ajansa yeni bir müşteri almazsak falan yine aynen yalanlardasın Susan.

Aslında bu aralar sanki bir şey olacakmış ama olamıyormuş gibi bir içsel beklentim var sanırım. Ara sıra durup dururken kendimi heyecanlanmış olarak buluyorum ama sanmıyorum ki anksiyete bozukluğu olsun.

Cumartesi günü çok ağladım, eski patron M.Ç -rafineri'den- nin cenazesi vardı, Brezilya'dan gelebilmiş sonunda naaşı. Sevgilisi/karısı da tekerlekli sandalyedeydi. Kazadan. Aşırı derecede mutsuz oldum.

İşe girdiğim ilk gün "meraba yeni çocuk!" demişti bana asansörde. Ben de biraz şaşırmıştım, "günaydın!" demiştim sırıta sırıta.

Kabullenemediğim ölümlerden oldu, camiden Zincirlikuyu'ya tamamen beraberdik herkesle. Sessizce durduk, ağladık, dua ettik, düşündük.

Benim hayatıma giren ve merhaba demiş herkese hoşçakal demem gerekiyor demiştim kendime geçen yıl, yapabildiğim kadarıyla da yapmaya çalışıyorum artık, sonra kendimi suçlu hissediyorum çünkü.

Hoşçakal.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder