11 Aralık 2009 Cuma

Noktalama İşaretim



Fotoğrafla yakından uğraşan arkadaşlardan birinin "sen bunu seversin" diye gönderdiği bir fotoğraftan aylar sonra.

Böylesi büyük değişimleri hayatın, zamanın kanunu olarak biliyor olmam, onlara şaşırmamı ya da alışamamamı değiştirmiyor. Aksine çoğunluğun normal karşılaması karşısında iyice afallatıyor. Bunun gibi bir değil, birden çok sorun haline getirdiğim gündelik durumlar var. Ara sıra bazı görsel materyaller ya da müzik bana bunları tekrar tekrar hatırlatabiliyor. Yukarıdaki fotoğraf da bunları hatırlattı:

Kış geliyor. Hatta geldi. Ama işte hala bir kabullenememe, hala bir "yok ya, havalar valla iyi" demeye çalışmak. Yaklaştıkça, kışa döndükçe, kış oldukça, kenarda-köşede kestaneciyi gördükçe, TV'de soğuk algınlığı ve grip uyarılarını gördükçe içinden çıkamadığım bir bunalma hissi. Bir sürü geçmişe dair tetikleyici çağrışım var elbette. Ne de olsa karasal iklimde büyümüş çocuklar için kış, mevsimden ziyade, hayatlarına kazıdıkları bir yaşama şekli, mizaçlarında bir noktalama işareti oluyor. Her çocuk için başka noktalama işareti oluveriyor hatta. Uzun ve çetin geçen kış yetmezmiş gibi, sıcak yaz günlerinin buz gibi geceleri de karasal iklim çocuklarının "karanlık" denen en temel korkulardan biriyle soğuğu ilişkilendirmelerine neden oluyor. Ve elbette, bu ülkenin insanlarının genellikle ve özellikle kışın koyu renklerle kendilerini bezemeyi seçmelerinden dolayı akılda kalan siyah paltolar, ıslak yün kokuları. Kuruması için sandalye arkalıklarına asılan paltolar. Camın öteki tarafındaki insanların acele tavırları, dışarıda olmak zorunda olanlar veya olmayı seçenler için evlerden yükselen iyi niyetli temenniler.

Camın bu tarafında zaman geçirmeye bu denli yaklaşmak geriyordur belki de sadece. Ama aslında hiçbiriniz o kadar da hazır değilsiniz bu tarafta hayatınızı yaşamaya. Sadece doldurmaya çalışıyorsunuz anlarınızı. Her gün de zaferlerinizle yataklarınıza girdiğinizi sanıyorsunuz.

Yanılıyorsunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder