Sanki vaktiyle (vaktiyle yazınca böyle bir yaşını başını almış, ununu elemiş, eleğini asmış, yer yer elek ihtiyacı olanlara eleği ödünç vermeye hazır gibi bir hissim oluyor, sizde olmasın, rica ederim!) sadece kalbini paylaşacak birileri aranıyor ilanlarında yer alırken, sonrasında büyük kalpli ve paylaşmaya hazır olanlar o ilanlara yerleşti.
Sonrasında bir de baktık ki, büyük kalpli ve paylaşmaya hazır olanların birçoğunun aslında "kalp yetmezliği"nden gidiverdiklerini gördük, ya onlar aslında kendilerine atlara vurulan dopinglerden vurup "aşk avı"na çıkanlardı, ki safkan arap atları gibi sonradan açılmayı bırak, finish yapmayı bile beceremeyenlerdendi, ya da benim eteğimdeki taşlar döküldüğünde benim taşlarımı alıp kaçmakla/taşların hacminden korkmak arasında kalıp gidiverdiler, dörtnala, şanssızdık. Bazen de bir baktık ki, ağzından köpükler erken erken çıkıyor, biz anladık dopingli kalpler olduklarını, bulaşmadık, şanslıydık.
Sonra anladık ki, büyük-küçük kalpler de, paylaşımcı olanlar da-olmayanlar da aslında bizim gözlüğümüzden bakılıyor ve görülüyor. Ve aslen gelin görün ki, kalbi taşıyanın öncelikle o kalbi kendisinin fethetmesi, kendi kalbinin atışına senkronize olması gerekiyor ki, kendiyle çelişmesin, sevgiden korkmasın.
Sonra gün geliyor, birisi hem kendini hem başkasını sevmiş, karşınızda dimdik bir şekilde, kalbinizin anahtar deliğinden bakıveriyor.
Ona laf geçmiyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder