18 Şubat 2010 Perşembe

İkinci ürünün yüzde ellisi bedava

Bu aralar hayatın kendi kafasına nasıl eserse öyle davranageldiği bir dönemdeyim, ki aslında zaten hep öyledir ama onu bir süre kendi başına bırakmam gerektiği kanısına vardım. Kontrol hastası olan biri için zor ama arada sırada da olsa baştan çıkarıcı bir lezzet olabiliyor.

Lezzet mi? Saçmaladım, mazur görün.

Müdahale etme durumumu minimumda tutuyorum yani, belki de kolaya kaçıp günü kurtarmaktır diğer adı, bilemem. Aslında üzerinde durursam bilebilirim, ama o derece müdahalesizliğe ihtiyacım var.

Dün berberimi arayıp "yarım saat sonra orada mısın?" sorusunu yöneltme amacıyla ulaşma çabam nafile olunca, o yarım saati berbere doğru gitmeye kullanarak yerinde olup olmadığını incelemeye koyuldum. (bu cümleyi, gelecek nesillere örnek olması açısından olduğu gibi bırakıyorum) Gittiğimde hastalandığını ve bir süre gelemeyeceğini söylediler. Ben de "Aaa, ne zaman gelicek peki?!" dedim. Geçmiş olsun falan değil yani. Sonra da çok takıldım buna, hala da takılmış durumdayım.

Tahammül sınırım düşük, tepkilerim benden uzak. Yanlış anlaşılma sürecim başladı! Haydi, şimdi M. ile iletişime geçmenin tam zamanı!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder